17 Haziran 2011 Cuma

Keşişleme

boğuk borularını duyunca irkildi,
boz orduların boz keşişlerinin,
toz bulutunu görünce sakladı,
sırtındaki vadilerin sebebini.
sakladı her kan izini kiliminin.
sakladı yek bohçasını ızdırap hicretinin.
aklı zangırdarken nefesi yek,
kalbi dörtnala giderken sessiz ve tozsuz,
gözleri o tuğlayı arıyordu duvarda süssüz.

bastı sırtını tuzlu duvara kara keşiş,
kılıçlar ve mızraklar inip kalkıyordu gecenin gölge oyununda.
haykıran ve yalvaran sesleri dinlerken yitirdi aklını,
burnunda sidik ve bok kokusuyla ağladı,
son nal sesi yitene kadar sırtını dağladı,
kara keşiş o an aklında yitirdi sebeb-i hicretin,
işte o an ellerinde biçimlendi kilidi bahtının.

lakin ne acı, ne ızdırap, ne katledilene yakılacak ağıt,
ne hatırası silinmişcesine sırıtan güneş,
ne de şahit olduğuyla ufka doğru yiten son hilal,
durduramazdı keşişin kalbindeki devinen nârı
topladı bohçasını duasını ederken kara keşiş.
ıslıkladı yılkısını ölenlere yakarken tütsüsünü kara keşiş.

Hiç yorum yok: