16 Mayıs 2011 Pazartesi

Yolun bir kısmı

sessiz ve yalnız çekerken kayığını,
küçük elleri ve kirsiz hayalleri ile
soruları, sorguları
utanmaktan kızaran yanakları,
hangi yöne kürek vursam diye düşünürken kaybetti,
o taze, o günahsız zamanları.

soramazdı yıldızların anlamını.
güneşi görene dek sürüklenirdi kayık.
diyemezdi aysız gecelerin rüyalarını,
kabuslarını.
hangi yöne kürek vursam diye düşünürken rastladı,
o hain kaya kayığının böğrünü parçaladı...

sabırla onardı yaralarını.
lakin ardına bağladı damarlarını.
su aldı kayık, gömüldü gövde.
uzamın ağlarıyla örüldü gölge.
çektikçe küreğini kirlendi defteri,
lakin dümen eyledi parçalanan yerleri...

sessiz ve yalnız çekerken kayığını,
büyük elleri ve yalan sözleri ile
kandırdıkları ve kullandıkları
ve özellikle aldattıkları,
ah ile doldurdular gökyüzünü,
yağdı lanetin o boz yağmurları...

su aldı kayık gömüldü okyanusa,
elinde bir kürek ile sarıldı bir yunusa,
yedi yıllık uykusunda arındırdı tuzlu su.
uyanırken dalgalandı karanlık, derin apsu.
bağdaşında kayanın, önünde bir perde var,
kulağında uğultu, omurunda alev var...