22 Mayıs 2014 Perşembe

kampımızı buraya kuralım

çivit bir gökyüzünde fabrikasyon bulutlar
alelacele akar gider güneşin yükseldiği yere doğru
buluta sorsak ne kadar uzakta deniz?
güneş tepeye varmadan erişirim demiş
bana sorsalar arada duvar var demişim
rüyamda sorsalar iki adım atmışım

güzel güzel böcekler yüzüyor o tarafın denizinde
çirkin çirkin balıklar da yüzüyor kayaların arasında
kurutulmuş balık tarlası kadar kalabalık
kelebeklerle dolu bir mağara kadar renkli
dibindeki yarasalar kadar gürültülü
rüyamda attım iki adım ve acıktım

lacivert bir gökyüzünde floresan lambası gibi
donuk ve arada gidip gelen bir samanyolu görür gibiyim
biraz soğuk oldu sanki bir battaniye alıp geleyim
şarap bitti belki de ondandır diye içinden düşünüyorsun biliyorum
baktığın yıldız tarafında buz gibi bir deniz var biliyorsun
yıldıza sorsam ne kadar uzakta der ki aha hemen şurada
bana sorsalar arada çamur var derim
rüyamda sorsalar kabus gibi bir şey söylerim

soğuk ve eski sütunlar yatıyor o denizin dibinde
sıcak ve cansız kumlarla örtülü hepsinin üstü
anlatıla anlatıla özü giden bir tufan hikayesi
kıskançlıklar yüzünden ayrıldı gitti alfabesi
çektiler her yanından kopardılar battaniyemi
soğuk ve çamurluydu rüya, üşüyerek uyandım

gökyüzünde farklı şekillerde göçen kuş sürüleri silsilesi
hiyeroglif olup bir şey anlatacaklar diye düşünüp
vaktimizi boşa harcadığımızı fark etsek ya
gittikleri yönün sağ tarafındaki deniz çok uzakmış
bana sorsalar bir sürü ülke kurmamız gerekirmiş
rüyamda sorsalar hep savaş olur dermişim
öyle dedi göçen kuşlar

özür dileyip avlandık, rica edip topladık
güzel konuşup yanımıza kattık bazılarını
kimimiz ağladı kimimiz güldü
bir brahman başı çekti sürdü sürüyü
kırmızı bir elma için kurduk otağı
yaktığımız ateş gibiydi rüya
ışıl ışıl ve ısıtıyor

gece karanlıktı ve hafif hafif yağmur çiseliyordu
dolunay bulutların arasında bir görünüp bir kayboluyordu
bunlar okuduğun romanın sıkıcı cümleleri değildi
çünkü çadırın tepesindeki delikten bakıyordu sincaplar
bu yağmurun geldiği denizi sorar gibi sincaplar
ben cevaplasam yalan yanlış konuşurdum
dolunay zaten cevaplamaz
rüyamda cevaplamak isterdim ama rahatsız etmeyin

çeşmeleri kuruyan azizin krallığı bitiyordu
boylar ve soylar yavaştan bohçasını topluyordu
sıcak rüzgarların dağları sivri dişleri ile sırıtıyordu
ve aslında yağmur da yağmamıştı ne zamandır
bu yaz ekinler bitmemişti yerden
derelerde ölü balıklar
bir kervan düzülüyordu vadiye giden
sırtındaki bohçasında lanet ve tanrılar
kızgın ve hırçın delidolu tanrılar


Hiç yorum yok: